Bırakın Şu POZİTİF Düşünmeyi!
“Pozitif düşün” söylemi son zamanlarda kişisel gelişim sektörünün bayrak taşıyıcısı gibi olmuştur. Fakat çok doğru kullanılmadığı kanaatindeyim, hatta manasındaki yanlış anlaşılma olasılığı nedeniyle kullanılmasına bile karşıyım aslında.
İnceleyelim konuyu biraz … ” pozitif düşün, pozitif bak ” öğüdünün olması gereken asıl kastı nedir ? ” Hemen kötü sonuçlanacağını düşünme ” , ” hemen umutsuzluk düşüncelerine kapılma ” , ” yeri yokken yılgınlığa düşme ” . Bu manada kullanılıyor olduğunda gayet uygun, yerinde ve yararlıdır bile. Fakat geniş çapta kastedilen şu ; “ aklına getirme ” , “ düşünme ” , “ yokmuş gibi davran ” , “ kafana takma ” , “ unut gitsin ”. Bu manadaki “ pozitif düşün ” sorunları çözmeye yönlendireceğine , sorunları aslında problem olmayan bir şeymiş gibi göstermeye başlatır veyahut tamamıyla yok saymayı, takmamayı öğütler.
Kişinin acil ve önemli bir sorun ile ilgilenmesi gerekiyorken, bunları tamamıyla es geçmesine sebep olabilir. Sorunlar , stresler , acılar , problemler bize bir şeyin haberini vermek için vardır aslında. “ Benimle ilgilen ” , “ yardıma ihtiyacım var ” derler, “yolunda gitmeyen bir şey var ” ve “ şurası bunun kökeni ” diye haber verirler. En nihayetinde elçilerdir. Elçiyi susturmanın veya dinlememenin olası zararlarının farkına varmak gerekir. Gerçeği olduğu gibi değil, farklı bir şeymiş gibi başka şeylere çevirenler bir süre rahat edebilirler belki. Tüm mesele, bir sürelik yaşanan o rahatlığın sonrasında meydana gelebilecek yıkım’a değip değmediğidir. Bu gibi durumlar nedeniyle “ pozitif bakmak ” , “ pozitif düşünmek ” kavramlarından hızlıca kurtulmak lazımdır. E tabiki yerine de bir şey koymak gerekir.
“ Pozitif bakmak ” yerine ben “ olanı olduğu gibi görmek ” kavramını öneriyorum. Eğer net göremiyorsam “ anlamaya çalışmak ” kavramıyla başlıyorum. Yani olanı olduğundan ne pozitif görmek, ne de negatif görmek doğru. Olanı olduğu gibi görmek doğrudur. Evet resimdeki gibi, %100 tamamiyle olanı olduğu gibi görmemiz mümkün değildir, çünkü en nihayetinde bakarken araç olarak kendimizi kullanırız, salt gerçeği göremeyiz. Yine de önemli olan gerçeği mümkün mertebe olduğu gibi görebilmektir. Zaten bunu başaramadığımız da evren, dünya, hayat bize yanıldığımızı anımsatır.
Gerçeği çarpıtmak gibidir “ pozitif bakmak ” bana göre. Niye pozitif bakalım? Dosdoğru baksak ya. Niye gerçeği çarpıtalım ki değil mi? Çarpıtıyorsak da onun da nedenleri var tabi, ve işte burada derinleşiyor konu. İnsanoğlu baş edemediği konular ile ilgili muhakkak savunma yöntemi geliştirir. Bu savunma yöntemi yararlı veya zararlı, zekice veya aptalca, farkında olsak da olmasak da muhakkak geliştirilir.
Herkesin yöntemi farklıdır.
Bazısı sorumluluktan kaçar , bazısı suçu veya görevi başkasına atar, bazısı zor olanı basitleştirmek için pozitif bakar ve her tarafını pembeye boyar. Bazısı ise korkmasına, ödü patlamasına rağmen vazgeçmez, cesurca çabalar, uğraşır.
Basitçe bakarsak , bu insan tiplerinden biri çözümün kaynağı olarak kendisini görür ve sorunla başa çıkmaya çalışır. Diğeri gördüğü sorun ile başa çıkamayacağını düşündüğü için içi rahat etsin diye başka bir şeye dönüştürür.
Uzun vadede birisi öz saygısını, mutluluğunu, gücünü, tatmin hissiyatını, dünya ile iletişim becerisini yükseltirken diğeri kaynağı içinde aramadığı veya bulamadığı için alternatif dünyalara kaçar. Varılan alternatif dünyada ise kendi ihtiyaçlarını karşılayamaz olursa uçlara kayar.
Genellikle bu uçlardaki varılan dünyada ise “ Beni kimse anlamıyor ” , “ beni kimse sevmiyor ” , “ bu hayat yaşamaya değmez ” sonuçlarına ulaşılır. Gidişat düzeltilmezse işin sonu veya yaşananlar pek hoş olmayacaktır.
Hatırlatmak isterim ki tüm bu söylediklerimize rağmen her “ pozitif bakan ” insanı kaçıyor olarak algılamak yanlış olur. Kilit nokta, sorumluluklarını savsaklamak için mi pozitif bakıyor, yoksa artık yapacağı her şeyi yapmış, sadece pozitif bir temenni ile bekliyor olmasıdır.
Şöyle bitirmek istiyorum; “ Kişisel gelişim ” ‘in özü, kesinlikle var olan sorunları yokmuş gibi algılamaya yönelik değildir, hoş görünecek renklere bulamak değildir, bir şeyi olduğundan farklı algılamaya zorlayıp kendimizi tehlikeli bir rahatlığa sokmak hiç değildir. “ Kişisel gelişim ”in var olma sebebi hayatın getirdiği tüm sıkıntıları ve zorlukları aşmak için kendimizi gereken yönlerde geliştirerek daha mutlu ve doygun bir yaşam sürmektir.
Büyük olasılıkla daha önce rastladığınız şu aşağıdaki 3 bileşik tümce tüm savunduklarımı özetleyip neredeyse hayatta ihtiyacınız olacak tek pusula niteliğindedir; Değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için cesaret. Değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için güç. İkisi arasındaki farkı anlamak için akıl.
Not. Dikkat, hayat bu kavramlarla yaşandığında, pozitif bakmaya ne yer kalır ne de ihtiyaç. Barış Aslan